Nicole Harris Bocianski, üç yıl önce haritada yerini bile bilmediği Polonya’nın Wroclaw kentine yaptığı ziyaretin hayatında unutulmaz bir iz bıraktığını söylüyor. Hiç planlamadan gittiği bu şehir, kısa sürede onun favori destinasyonlarından biri hâline gelmiş.
Yeni evli bir çift olarak Avrupa turuna çıkan Bocianski ve eşi, seyahat rotalarını eşinin Polonyalı kökenlerine göre belirlemek isterken Wroclaw’a denk geliyor. Yolculuk öncesinde sadece birkaç seyahat blogu ve YouTube videosuyla edindikleri sınırlı bilgiye rağmen, şehir çifti büyülüyor.
MASALSI BİR MEYDAN VE YENİDEN İNŞA EDİLMİŞ TARİH
13. yüzyıldan kalma Rynek Meydanı, şehrin tam kalbinde yer alıyor ve Avrupa’nın en büyük pazar meydanlarından biri olarak kabul ediliyor. Rengarenk binalar, Gotik mimariye sahip belediye binası ve hareketli kafelerle çevrili bu meydan, ziyaretçilerini adeta bir masalın içine davet ediyor.
Bocianski, “Meydanda yürürken kendimi bir hikâye kitabının sayfalarında gibi hissettim” diyerek ilk izlenimini aktarıyor. Şehir, İkinci Dünya Savaşı sırasında büyük ölçüde tahrip edilmiş olsa da, sonraki yıllarda aslına uygun şekilde titizlikle yeniden inşa edilmiş. Bugün Wroclaw, tarihi dokusu ve savaş sonrası mimarisiyle geçmiş ile bugünü zarif bir şekilde bir araya getiriyor.

‘POLONYA’NIN VENEDİK’İ’ OLARAK ANILIYOR
Wroclaw, 12 ada üzerine kurulu olması ve 100’den fazla köprüsüyle dikkat çekiyor. Bu özelliği nedeniyle Polonya’nın Venedik’i olarak anılan şehir, romantik manzaralarıyla öne çıkıyor. Özellikle Tumski Köprüsü, aşıkların kilit bırakma geleneği sayesinde hem yerel halkın hem de turistlerin uğrak noktalarından biri hâline gelmiş durumda.
En etkileyici bölgelerden biri ise şehrin en eski yerleşim yeri olan Ostrow Tumski ya da diğer adıyla Katedral Adası. Aralarında Vaftizci Yahya Katedrali’nin de bulunduğu birçok dini yapı burada yer alıyor.
LEZZET DOLU BİR ŞEHİR
Bocianski, Wroclaw seyahatinde tattığı yemeklerin 20’den fazla ülke gezmesine rağmen hâlâ unutamadığı lezzetler arasında olduğunu belirtiyor. Özellikle geleneksel pierogi, bigos, zurek ve placki ziemniaczane gibi yerel tatlar öne çıkıyor. Yerel Polonya biralarının ise başlı başına bir deneyim sunduğunu ifade ediyor.

KÜLTÜREL ZENGİNLİKLERİYLE DE DİKKAT ÇEKİYOR
Wroclaw, turistik açıdan Krakow ya da Varşova kadar ön planda olmasa da zengin bir kültürel altyapıya sahip. Müzeleri, tiyatroları ve sanat galerileri ile şehir, kültür meraklıları için de cazip bir seçenek sunuyor. Polonya Ulusal Müzesi ve Ractawice Panorama gibi önemli kültürel duraklar, kenti ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken yerler arasında yer alıyor.
Business Insider’ın ‘I’d never heard of the ‘Venice of Poland’ before I visited. Now, it’s the one European city I recommend to everyone.’ başlıklı haberinden derlenmiştir.









